ANADOLU'DA DAĞ KÜLTÜ

 Ana Sayfa >  Nadir Bilgi > Tarih ve Coğrafya >ANADOLU'DA DAĞ KÜLTÜ

        Tüm antik toplumlarda olduğu gibi, islam öncesi Türk toplumunda da belli başlı kültler vardır. Atalar kültü, dağ kültü, ateş ve ocak kültü bunların başında gelir. Bu nesneler ve mekanlar islam öncesi Türkler tarafından doğrudan kutsal kılınmıştır. Bu inançların islam sonrasında sadece görünümü değişmiş, Türk toplumu inancını içten içe yaşatarak bugüne kadar süregelmiştir.

        Dağ kültü Orta Asya kültüründe dağların doruklarının kutsal sayılması ve dağların doruklarında yaşayan çeşitli tanrılara ve ruhlara inanılması gibi şeklindedir. Bu nedenle dağlar, Tanrıların  ve ruhların mekanları olarak düşünüldüğü için kutsallaştırılmıştır. Ayrıca dağ Türklerde vatan anlamına gelmektedir. Türkler için en kutsal olan dağ Ötüken Dağı‘dır.

        Dağ kültü, sadece Türk toplumlarında görülmeyip, eski çağlardan buyana çeşitli kavimler ve halklarda var olan bir inançtır. Kendi inanç sistemleri içerisinde, dağ kültü önemli yer tutan başlıca halkları ve kutsal dağları şöyle sıralayabiliriz;

Eski Türkler’de Tanrı Dağı ve Ötüken Dağı,

Yahudiler’de Sina Dağı’nı,

Yunanlılar’da Olympos dağı,

Hintliler Himalaya Dağları,

Kürtler ve Ermeniler’de Ararat Dağı,

Araplar’da Arafat dağı,

Moğollar’da Burhan Kaldun dağları kutsal kabul edilmiştir.

         İslam öncesi Türklerde dağ kültü Gök Tanrı kültüyle özdeşleşerek bir inanç halini almıştır. Eski Türkler, ulu dağların tepelerini Gök-Tanrı makamı olduğuna inanmaktaydılar. Türkler dağlara kutsiyet ifade eden; mübarek, mukaddes, ata, hakan anlamlarına gelen isimler vermişlerdir.

        Türklerde her boyun ve her oymağın kendine özgü kutsal kabul ettiği bir dağı olduğu gibi, boylar konfederasyonunda kutsal kabul ettikleri ortak dağları vardı. Bu gün bile aynı kült geleneğini Anadolu’da da görmekteyiz. Günümüzde Anadolu'nun baskın inanç sistemi olan İslam dini içerisinde dağların kutsiyetlerini sürdürebilmek için, kutsal sayılan dağda geçen doğa üstü olayların olduğu mitsel hikayeler dilden dile dolaşır. Kuşkusuz bu tutum bilerek ve isteyerek değil, toplumun bilinçaltında kendiliğinden gelişmiştir.  Bu hikayelerin en bilinen örneği, kaz dağlarında yaşandığına inanılan Sarı Kız mitidir. Anadoluda yöre halkı tarafından kutsal sayılan bazı dağlardan;

Beğdili Sıraç toplulukları da Tekeli Dağı’nı;

Tahtacılar Kaz dağlarını,

Dersim Alevileri Munzur Dağlarını örnek gösterebiliriz.

     Günümüzde de antik dağ kültü ayinleri biçimsel olarak orijinal halini aynen barındırmaktadır. Biçim aynı olsa da şimdiki baskın inanışa bağlı kalınması maksadıyla, dağdaki kutsiyetin kaynağı kimine göre evliya, kimine göre ocak yeri olması, kimisinde de doğa üstü tarihi olayların geçtiği yer olmasındandır. Bu sebeptendir ki tüm İslam coğrafyası içerisinde aktif halde en çok evliya, eren, abdal, veli, ermiş, dede yatırı adı altındaki kutsal mezar alanları ile adak ve sunak yeri Anadolu coğrafyasında görülmektedir. Halen Anadolu'nun kutsal sayılan dağlarında, genellikle yılın belirli gün ve haftalarında ateşler yakılır kazanlar kurulur, kurbanlar kesilir, sazlar – kemaniler çalınır, semahlar dönülür, türküler söylenir. Kurban illa canlı hayvan olmaz. Bir bez parçası veya eşya olabilir. Adeta şenlik ortamında dualar edilir. Bu ziyaretler eskilerden tüm köylülerin topluca katılımı ile yapılmaktaydı. Törenlerde insanlar dağının binbir çeşit çiçekleri ve otlarıyla besledikleri hayvanlarından aldıkları bereketli ürünlerinin karşılığı olarak ve bir daha ki yıla tekrar bereketli ürünler alabilmek için dağına şükranlarını sunar kurbanlarını keserlerdi. Şimdilerde ise şehirleşme ve toplumun modern hayata iyice uyum sağlaması nedeniyle çok az merkezde  aynı heyecanla ve inançla dağlar ziyaret edilmekte, kurbanlar kesilmekte dualar edilmektedir.


     Bu konuda Prof. Dr. Fuzuli BAYAT'ın " Türk Mitolojisinde Dağ Kültü " isimli akademik çalışmasını bu bağlantıya  > Tıklayarak <  ulaşabilirsiniz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder